1 Milyon Liraya Sıfır "Egea" mı, Yoksa 10 Yaşında "BMW 5.20" mi? (Şeytanın Avukatlığını Yapıyoruz)

Türkiye'de araba muhabbetlerinin şahı, padişahı bu sorudur. Elinizde belirli bir bütçe var. Gidip bayiden mis gibi kokan ama donanımı zayıf, motoru küçük sıfır bir araba mı alacaksınız? Yoksa aynı paraya, mahalleden geçerken kafaların döndüğü, derili, ısıtmalı ama "kilometresiyle dünya turu yapmış" eski bir premium mu?

Kağıt üzerinde herkes "Sıfır olsun, kafam rahat olsun" der. Ama o ilan sitesine girip o Mercedes'leri, BMW'leri görünce şeytan dürtmeye başlar: "Oğlum teneke Egea'ya bineceğine, paşalar gibi BMW'ye binersin."

Gelin bu "Mantık" ile "Nefis" savaşını, sanayi gerçekleriyle masaya yatıralım.

1. Kapı Sesi ve "Tokluk" Hissi (Nefis Kazanır)

Allah var, 10 yaşındaki bir BMW 5 serisinin veya Mercedes E serisinin kapısını kapattığınızda çıkan o "tok" ses, sıfır kilometre B sınıfı araçların hiçbirinde yok. Yalıtım harika, koltuklar sizi sarıyor, gaza bastınız mı araba yola yapışıyor. Sıfır alacağınız o ekonomik arabada ise rüzgar sesi, yol sesi ne ararsanız var. İçerisi sert plastik dolu. Konfor ve prestij istiyorsanız, eski topraklar hala ders verir. Bu raundu eski lüks kazanır.

2. Sanayi Aboneliği (Mantık Tokadı Basar)

Sıfır arabanın olayı bellidir: 5 yıl boyunca sadece yağını suyunu değiştirir, garantiden devam edersiniz. Kaputu cam suyu koymak dışında açmazsınız. Ama o 10 yaşındaki premium canavar var ya... İşte o tam bir saatli bombadır.

Zincir Sesi: Bir sabah marşa basarsınız, motordan şıkırtı gelir. Usta "zincir seti değişecek" der, Egea'nın motor parası kadar fatura çıkarır.

Elektronik Kabus: 10 yıl önceki lüks donanımlar bozulmaya başlar. Bir sensör bozulur, gösterge paneli pavyona döner. "Orijinal parçası Euro ile geliyor abi" lafını duyunca tansiyonunuz düşer. Eski lüks arabaya biniyorsanız, sanayide "kanka" olduğunuz bir ustanız ve kenarda sağlam bir acil durum fonunuz olmak zorundadır.

3. Yakıt Tüketimi (Cüzdan Ağlar)

Sıfır ekonomik araçlar genelde 1.0 veya 1.4 motordur, "koklar" diyebileceğimiz seviyededir. Sizin o hayalinizdeki "Makam arabası" ise genelde ağır kasalı ve büyük motorludur. Şehir içinde 10-12 litreleri gördüğünüzde "tüp taktırsak mı acaba?" diye utana sıkıla sormaya başlarsınız. O prestijli araba, benzinliğe her girdiğinizde içinizi cız ettirir.

4. "Elalem Ne Der?" Faktörü

Mahalleye sıfır Clio ile girerseniz kimse dönüp bakmaz. "Ayağını yerden kesmiş, hayırlı olsun" derler. Ama mahalleye siyah bir Audi A6 veya BMW 5 ile girerseniz (isterse 300 bin km'de olsun), statünüz bir anda değişir. Herkes "İşleri büyüttü galiba" diye düşünür. Türkiye'de araba bir statü sembolüdür. Eğer amacınız hava atmaksa, eski lüks her zaman kazanır. Ama o havanın bedelini sanayide ödersiniz.

5. Kasko ve Sigorta Şoku

Sıfır arabanın kaskosu bellidir. Ama yaşı büyük lüks aracın kaskosu can yakar. Hatta bazı sigorta şirketleri "Bu araç çok yaşlı ve parçası çok pahalı" diyerek kasko yapmak bile istemeyebilir. Yaptırsanız da primleri, arabanın bir taksitine denk gelebilir.

Sonuç: Macera mı, Huzur mu?

Huzur İsteyen: "Sabah marşa bastığımda çalışacak mı?" stresi yaşamak istemiyorsanız, sanayiyle akraba olmak istemiyorsanız, gidin o sıfır (veya genç) ekonomik arabayı alın. Plastik olsun ama kafanız rahat olsun.

Macera (ve Keyif) İsteyen: "Ben arabadan anlarım, ustam sağlamdır, masrafı çıkarsa da üzülmem, yeter ki konforlu gezeyim" diyorsanız eski lüksün tadı başkadır. Ama unutmayın; aslan besleyen yemini düşünmez!

Tercih sizin: Ya plastik kokusu ve garanti belgesi, ya deri koltuk konforu ve sanayi faturası.